Determinizm Hangi Akıma Aittir? Bir Hayat Felsefesi Olarak
Hayat, her gün bir sürü seçim yapmamızı gerektiriyor. O kadar çok seçenek var ki, bazen hangisini seçeceğimizi bilemiyoruz. Ama bir düşün, peki ya her şey aslında önceden belirlenmişse? Hiçbir şeyin tesadüf olmadığı, her olayın bir nedeni olduğu bir dünya hayal et. İşte bu, determinist bir bakış açısı. Peki, determinizm hangi akıma ait? Neden böyle bir soruyu soruyoruz? Hadi, gel bunu birlikte çözelim.
Determinizm ve Felsefi Temelleri
Determinizm, aslında oldukça eski bir düşünce biçimi. Bu görüş, her şeyin bir nedeni olduğuna ve tüm olayların, önceki durumların ve koşulların etkisiyle gerçekleştiğine inanır. Yani, tüm eylemlerimiz ve seçimlerimiz, geçmişteki bir dizi olayın sonucudur. Felsefe tarihinde, determinist düşünceyi savunan ilk isimlerden biri Aristoteles’tir. Aristoteles, olayların doğa yasalarına ve mantığa dayalı olarak birbirini izlediğini savunmuştu.
Tabii, determinizm sadece geçmişi ve doğayı anlamaya çalışan bir felsefi akım değil. Bu, aynı zamanda özgür irade ile ilgili büyük bir soruyu da gündeme getiriyor. “Eğer her şey önceden belirlenmişse, biz gerçekten özgür müyüz?” sorusu, yıllardır filozofları meşgul eden bir soru olmuştur. Ben, bir gün ofiste çalışırken, bu soruyu kendime sordum: “Acaba hayatımda aldığım her karar, geçmişteki bir anın sonucu mu, yoksa ben gerçekten özgür bir şekilde seçim yapabiliyor muyum?” İşte bu sorular, determinist düşüncenin bugüne kadar neden bu kadar güçlü bir şekilde var olduğunu açıklar.
Determinist Akımın Tarihçesi
Determinizm, antik Yunan’dan günümüze kadar çeşitli düşünürler tarafından savunulmuştur. Ancak modern dönemde, bu görüş daha çok bilimsel bir bağlamda ele alınmaya başlamıştır. Newton’un yasaları, evrendeki her hareketin belirli bir neden-sonuç ilişkisi içinde olduğunu gösterdi. Hatta bazı bilim insanları, evrendeki her şeyin fiziksel yasalarla belirli olduğunu savundu. Hani bazen ofiste konuştuğumuzda, birinin söylediği “Her şeyin bir nedeni vardır” lafı vardır ya, işte bilim insanları tam olarak bunu savunuyor.
Ancak, determinizmle karşılaşan en büyük felsefi akım ise özgür iradeyi savunan akımlar oldu. Birçok insan, her şeyin önceden belirlenmiş olmasının, insanın kendi iradesinin ve seçimlerinin değerini düşüreceğini düşündü. Mesela, akşamları evde tek başıma otururken, bazen kendi seçimlerimi sorgularım. “Bunu seçmemin sebebi, gerçekten bunu istemem miydi, yoksa başka bir şeyin etkisiyle mi yaptım?” diye. Durum biraz karışık, değil mi?
Bugün Determinizm ve Günlük Hayat
Şimdi gelelim bugüne. Determinizmin felsefi temelleri güçlü olsa da, her şeyin neden-sonuç ilişkisiyle belirlendiği bir dünyada yaşadığımızı söylemek zor. Çünkü hayatın içinde sürekli sürprizlerle karşılaşıyoruz. Ama bir açıdan bakarsak, modern teknolojiler ve bilim, determinist bakış açısını güçlendirebilir. Sosyal medyada gördüğümüz içerikler, reklamlar, telefonumuzun algoritması… Bunlar, bizlere sürekli bir etki alanı sunuyor. Herhangi bir şeye tıkladığınızda, sizin bir sonraki hareketinizi, daha önceki hareketlerinizin belirlediğini fark ediyorsunuz. Yani, tüm internet aktivitelerimiz bir tür dijital determinizm oluşturuyor diyebiliriz.
Örneğin, Instagram’da sürekli yeni telefon modellerini görmekten bıktım. Ve o kadar çok gördüm ki, bir süre sonra aslında hiç istemediğim bir telefonu almak isteyebiliyorum. Yani, burada bir algoritma beni sürekli yönlendiriyor. Seçimlerimin benim “özgür” seçimlerim olduğunu söylemek zor. Bu, belki de yaşamın her alanında karşılaştığımız küçük bir determinist örnektir. O zaman “Acaba, biz gerçekten özgür müyüz?” diye düşünmeden edemiyorum.
Farklı Perspektiflerden Determinizme Bakış
Tabii, determinist düşünceye karşı çıkanlar da var. Özellikle varoluşçuluk gibi akımlar, insanların kendi yaşamlarını anlamlandırabileceğini ve özgür iradeye sahip olduğunu savunuyor. Jean-Paul Sartre, özgürlük ve sorumluluk üzerine düşünceler geliştirmişti. O, insanın tamamen özgür olduğunu ve hayatı kendi seçimleriyle şekillendirdiğini söylemişti. Hatta Sartre’a göre, özgürlük bazen o kadar zorlayıcıdır ki, insan bu sorumluluktan kaçmak için başkalarını suçlayabilir. Bu da başka bir konu tabii. Ama bir düşünün, “Benim seçimlerim benim sorumluluğumdur” demek, gerçekten cesur bir yaklaşım değil mi? Bazı günler kendimi ofiste bu şekilde hissediyorum; bir hata yapınca, “Bu benim tercihimdi” demek, bana kolay gelmiyor.
Bu bakış açısına göre, belki de hayatımızdaki her şeyin bir nedeni olduğu doğru olsa da, yine de bu durum bizim seçimlerimizi kısıtlamaz. “Belirlenmiş bir yol” olsa bile, o yolda nasıl ilerleyeceğimize biz karar veririz. Ve belki de hayatın tam olarak ne olduğunu anlamak için, bu iki bakış açısını birleştirmek gerekiyor: Yani, hem determinist bir bakış açısının mantığını kabul etmek, hem de bir nebze özgür iradenin gücünü kutlamak.
Sonuç Olarak: Determinizm Hangi Akıma Aittir?
Determinizm, felsefi bir akım olarak, birçok düşünürün ele aldığı, oldukça derin ve geniş bir konudur. Kimi zaman bilimsel bir temel oluşturur, kimi zaman ise bireyin özgür iradesiyle çelişir. Ancak günümüzde, bu eski düşüncenin yansımalarını teknoloji ve sosyal medya dünyasında görmek mümkün. Her şeyin bir nedeni olduğu düşüncesi, hayatımızda, internet üzerinden gördüğümüz her reklam, okuduğumuz her yazı ve karşılaştığımız her öneriyle biraz daha güçlü hale geliyor. Bu da bizi, bazen istemediğimiz seçimler yapmaya zorluyor. Ama yine de, her zaman daha büyük bir soruya takılıyoruz: Eğer her şey belirliyse, o zaman gerçekten özgür müyüz?